Archive for Aralık 24th, 2025

AI Bir Verimlilik Projesidir. Ama Kimin ve Neyin Verimliliği?

Yapay zekâ bugün inanılmaz bir hızla hayatımıza giriyor. Verimliliği artırıyor, karar süreçlerini hızlandırıyor, işleri dönüştürüyor. Bu kısmı artık hepimiz biliyoruz. Ama son dönemde çok önemli bir soru daha yüksek sesle sorulmaya başladı: Bu verimliliğin bedelini kim ödüyor?
Büyük dil modelleri, görüntü işleme sistemleri ve otonom çözümler; GPU’lar, veri merkezleri, enerji, su ve nadir elementler üzerine kurulu. Bu gerçek görmezden gelinemez. Burada bence kritik ayrım şu: Yapay zekâ bir amaç değil, bir araçtır. Ve her güçlü araç gibi, yanlış kullanıldığında yeni krizler üretir. Ancak çözüm; “AI yarışını durduralım” ya da “LLM’ler bitsin” demek değil. Çözüm, amaçsız zekâdan, bağlamlı ve sorumlu zekâya geçmek. Her probleme en büyük modeli koymak zorunda değiliz. Her süreci sonsuz hesap gücüyle çözmek zorunda değiliz.
Önümüzdeki dönemde asıl rekabet şurada olacak:
– En büyük AI kimde? ❌
– En hızlı GPU kimde? ❌
Yerine:
– En doğru problemi çözen AI kimde? ✅
– En az kaynakla en yüksek faydayı kim üretiyor? ✅
Yani “akıllı AI” değil, verimli ve sorumlu AI kazanacak. Regülasyonlar da bu yüzden bir fren değil; doğru yöne konulmuş bir direksiyon olmalı. AI insanlık için bir verimlilik projesiyse, bu verimliliği sadece zaman ve para üzerinden değil, dünya kaynakları üzerinden de ölçmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Asıl soru şu: Daha büyük yapay zekâ mı inşa edeceğiz, yoksa daha bilinçli yapay zekâ mı?

AI, Low-Code’u Öldürüyor mu, Yoksa Onu Gerçek Amacına mı Kavuşturuyor?

AI, Low-Code’u Öldürüyor mu, Yoksa Onu Gerçek Amacına mı Kavuşturuyor?

Son günlerde çok sık soruluyor: “Pro-Code bu kadar kolaylaşmışken, Low-Code/No-Code yatırımı yapmak ölü yatırım mı?”
20 yıllık kurumsal sistem tecrübem bana şunu söylüyor: Mesele hiçbir zaman ‘kod yazmak’ değildi. Mesele, o kodu kurumsal bir disiplin içinde ‘yaşatabilmekti’.
İşte AI’ın kod yazma gücüne rağmen Low-Code’un hayati kalmasının 3 sebebi:

1. Kod vs. Bağlam (Context): AI size boilerplate kodu saniyeler içinde verir. Ancak o kodun kurum içindeki yetki matrisine, güvenlik protokollerine ve iş akışına uyumunu (Context) sağlayan şey Low-Code platformunun hazır mimarisidir. AI “nasıl” yazılacağını bilir, Low-Code ise “neden ve hangi kuralla” çalışacağını.
2. Hız vs. Sürdürülebilirlik (Sustainability): AI ile prototip üretmek artık saatler sürüyor. Ama kurumsal dünyada ‘hız’ tek başına bir değer değildir. Asıl soru şu: “Bu çözümü 2 yıl sonra kim ayakta tutacak?” Low-Code, kodun yaşam döngüsünü (Lifecycle) standartlaştırarak “kişiye bağımlı kod” riskini ortadan kaldırır.
3. Kaostan Orkestrasyona: AI kod üretimini demokratikleştirirken, beraberinde büyük bir denetim riski getiriyor. Low-Code artık sadece bir uygulama geliştirme aracı değil; AI tarafından üretilen yeteneklerin, agent’ların ve akışların yönetildiği bir **”Kurumsal Kontrol Katmanı”**dır.

Özetle: AI kodu hızlandırır, Low-Code ise o kodun kurumsal bir sistem içinde “aklı başında” çalışmasını sağlar. Kazananlar; sadece en hızlı kod yazanlar değil, AI ile üretilen hızı, Low-Code ile kontrol altında tutabilenler olacak.
Sizce AI, kurumsal yazılım projelerindeki “bakım ve idame” maliyetlerini gerçekten düşürecek mi, yoksa yönetilemeyen bir kod yığını mı yaratacak?

Yapay Zeka Bir Orkestra Şefi mi Yoksa Başıboş Bir Dahi mi?

Bugün iş dünyasında en büyük çekincelerden biri şu: “Yapay zekaya (Agent) güvenebilir miyim? Ya halüsinasyon görürse? Ya hata yaparsa?”
Bir yanda %100 tahmin edilebilir ama esnekliği sıfır olan Geleneksel Otomasyon, diğer yanda muazzam bir muhakeme yeteneğine sahip ama hata payı barındıran AI Agent’lar var.

Peki, kurumsal dünya bu iki kutup arasında nerede durmalı? tecrübem bana şunu söylüyor: Gelecek ne sadece otomasyonda ne de sadece saf yapay zekada. Gelecek, bu ikisinin birleştiği “Agentic Workflow” mimarisinde.
Nasıl mı? İşte kurumsal gerçekliğin yeni formülü:

1. Muhakeme AI’dan (Olasılıksal): Yapay zeka, belirsizliği yönetir. “Müşteri iade istiyor, geçmiş alışverişlerine ve niyetine göre haklı mı?” sorusuna yanıt arar. Yani karar mekanizmasında “akıl” yürütür.

2. İcra Otomasyondan (Belirlenimci): Karar verildikten sonra halüsinasyona yer yoktur. Karar onaylandığı an, ERP’de iade kaydının açılması, stoktan düşülmesi ve ödemenin tetiklenmesi klasik otomasyon (API/ERP) ile yapılır. Burada kurallar katıdır, hata payı sıfırdır.

3. Korkuluklar (Guardrails): Agent’ları serbest bırakmıyoruz. AI’nın verdiği kararlar, kurumsal “korkuluklar” (policy) tarafından denetlenir. Eğer AI, yetkisi dışına çıkan bir öneri sunarsa, sistem “dur” der.

Özetle: Yapay zeka düşünecek, otomasyon ise yapacak.
Bir orkestra düşünün; AI o orkestranın şefidir, belirsizliği ve duyguyu yönetir. Otomasyon ise notalara kusursuz basan müzisyenlerdir. Şef notayı yanlış okusa bile, müzisyenlerin elindeki partisyon (şirket kurallarınız ve ERP’niz) felaketi önler.
Sizce kurumsal süreçlerinizde “karar verme” yetkisini AI’ya devretmeye ne kadar hazırsınız? “Human-in-the-loop” (insan onayı) nerede bitmeli, otonomi nerede başlamalı?

#AI #Automation #AgenticWorkflow #DigitalTransformation #TechnologyLeadership #ERP #BusinessLogic #CMR #Copilot